14 Temmuz 2010

Algıda seçici aile bireylerinin çekilmezliği

Daha ikinci kaydım olmasına rağmen günlük görevine geçeceğini hissediyorum bu blogun,hatta sevgili blog diye başlamamak için zor tutuyorum kendimi
Algıda seçici olmak tabiki sorun değil ama aile bireylerinin seçimleri insanı çileden çıkarıyor,'anneee,anneee,anneeee diyorum,niye bakmıosun?' diyerek kendini yırtarken annenin televizyondan başını çevirip 'efendim,bir şey mi dedin ' demesi gibi(?),başının ağrıdığını hissettirecek kadar kıvrandığında annenin 'telefonunun ışığı yanıyo,biri mi arıyo'  demesi gibi(?),ya da pür dikkat haberleri dinleyen top patlasa duymayacak kıvamda olan babanın adı geçtiğinde 'ne diyosun esra hanım' demesi gibi(?),her neyse işte ya babamın annemle kavga ettiğinde annemi yok sayması onun yerine beni koymasına ne demeli?Algıda seçicilikte değil bu,bu göz göre göre saçmalamak.
-Kızım ne yemek var bugün?
-bilmiyorum
-Bugün ne yemek yaptın?
-bilmiyorum
-Benim o beyaz gömleğim yıkanacaktı?
-bilmiyorum
Gerçekten tatsız,bu işleri benim yapmadığım bilindiği halde nedir bu saçma tutum var mı söyleyebilcek olan?

Neden sade?

  Blogumun adı sadenin saadetiyken sadelik hakkında yazmak boynuma borç oldu.Sade her zaman en gerçekti,şatafat bittiğinde geriye kalan sessizlikti bazen,bazense  havai fişek gösterisinin ardından bakakaldığımız,hissettiğimiz duru gökyüzü.Kimi zaman beyazdı,kimi zaman zifiri siyah...
  Sade olmak iyiydi her zaman,sade kıyafet,sade insan,sade vatandaş...
 Sadeliğe değinmişken Albert Camus'un şu sözünü de paylaşmam lazım
'Hiçbir şey büyüklük kadar sade değildir,çünkü sade olmak biraz da büyük olmaktır.'