31 Ocak 2011

Üşeniyoru...

ü-ş-e-n-i-y-o-r-u-m,evet üşeniyorum hem de hayatımın şu en aktif olması gereken döneminde ,neye mi? annemce 'şurdan kalkıp şuraya oturmaya' üşeniyorum,zaten her şey üşenmemiz için tasarlanmış ,yapman gereken onca şey,havanın buz kesmesi,elimden bi türlü düşmeyen lanet olası selpak,bunları yazarken bile beş dakkada bi duraksıyorum,limon yine tepemde uçuyo,limon kim mi?Evimize geleli hayvanlığını unutan muhabbet kuşumuz,aylar geçmesine rağmen hala bize ısınamadı,tek yaptığı kafesini açtığımızda evde deli gibi uçması,gerçi sorun bizde hayvandan ne bekliyosak...her neyse bu öss süreci beni baya bi yıprattı ,ne kadar çalışmam gerekirse o denli üşengeçliğim artıyo,tamam bugün de dinleniyim yarın,e geç kalktım ohoo akşam oldu,bütün gün dershanedeydim zaten,dur şunu da izliyim kalkarım,ozaman tv karşısında çözüyim,aa reklam geldi dersime dönüyim,bi dkk ya şu kanalda ne vardı,aman tv karşısında çalışılmıyo zaten bitince çalışırım,ne esra yat mı? ama..neyse uykum gelmişti,aslında çalışsam varya,aman bi ara toparlarım,ne sadece o kadar gün mü kalmış..
hayatımın yegane hantal cümleleri,çalışamamanın verdiği vicdan azabı tamamen omuzlarıma günden güne yük bindiriyo,namaza başladım başlayalı -Allahım çalışma azmi ver diye dua ediyorum,ama çalışmayınca neye yarar,lanet olsun üşeniyorum,hayatımın en önemli döneminde üşeniyorum,bu ölü toprağını kim attı bilmiyorum ,burda hangi akla hizmet blog aldım bilmiyorum,ayda yılda bir yazasım geliyor ve leptobu açtığımda kaybolu
yo,ben bile kendi blogumu takip etmeye üşenirken kime ne saçma bunalımlarımdan,o tipik össnin psikolojisini bozduğu insanlardanım,bıraksanız sınav sistemine baya sayasımız var,kimi kandırıyoruz olması gereken bu tek yapmanız gereken çalışmak,isyan ettiğimiz şey kendi üşengeçliğimiz,kimdi o einstein mıydı çalışmak çalışmak çalışmak diyen ah be einstein amca diye başlayıp sabaha kadar içimi dökesim var,hayatımın bu dönemini kiraya vermiş gibiyim,şu dönem bi bitse ,ah bi bitse her haltımı bu senenin sonuna erteledim,hayatımı erteledim tek yaptığım; sabah namazına kalk,alarmı kapat,namazı kıl 10 dk. yat,kalk üstünü giy,çık otobüs bekle, dershaneye git,ot gibi dinle,testini nadiren çöz,ya da bırak evde çözersin(!),arkadaşalrınla durağa güle oynaya git,tekrar otobüs bekle,otobüse çok var,minibüsü dene,yine yanlış miniübüs,Allahın cezası yine öndeki tabelayı ters çevirmiş,mahalle ayrımında in 20 dkk yürü,hava yine soğuk,eve gel ikindiyi kıl,Tv'ye göz at,yemek ye,akşamı kıl,otur biraz derslere gözat,bi sa. geçmeden yorul kalk tvye göz at,nasıl da uykum var,yatsıyı kıl yat ve utanmadan dua et,Allahım zihin açıklığı ver,haha bunları yazarken şu reklamı göüyorum-TRT-okul açılıyormuş,gözümüz aydın,okulun yarım gün olduğu günleri kesinlikle değerlendir,aman o kadar çalışıyorum! bugün de eğlenelim,onda üşenmek yok,üşenme eve adımını atar atmaz başlıyo,ve her duvar köşesinde şu yazıyo;-üşenme esra,her defasında içimden şunu diyorum;'he he'.

21 Ocak 2011

Korkma Ben Varım-

''Dalyan efendi 'kaderi duyumsamak'tan söz ediyordu.Kader hem zamana[tarihe ve an'a] ve mekana [uzaya ve vücudumuza] yayılan; hem debizzat bizim ruhumuza,nefsimize,zihnimize,gönlümüze,vicdanımıza,bilincimize yani varlığımızı teşkil eden yoğunluk bölgesine odaklanan  gerilimin adıydı.İyi ile kötü,günah ile sevap,helal ile haram,doğru ile yanlış,ümit ile korku,ödül ile ceza,cennet ile cehennem arasındaydık.İnanmak insanın en ince ve en keskin ayrımları temsil eden sınırda hareket etmesi demekti.Buna mukabil teslimiyette,iradenin forsunu aşan bir imkan vardı ki,onu ancak terbiyeden sonra gelen olgunluk sayesinde kavrayabilirdik...
 İnsan kendi samimiyetinin altını çizmeye kalkıştı mı,ister istemez üstünü de çiziyor.Samimiyer,mahremiyetle mukayyet olsa gerek.
 Tibet'te Moju Ming'in dizi dibindeyken de,Ankara'da Bakanlık Heyeti ile birlikteyken de,kalbimi bir sırlar mezarlığı olarak düzenlememe imkan verecek işaretleri keşfetme yolunda yürüdüm.
 Samimiyetimizin fark edilmesinin bir mükafat niteliği taşıdığı aşikar.Fakat bu öyle bir mükafat ki,'namahrem' bir elden alındığı takdirde,lanete dönüşmesi işten değil.
  Moju Ming 'Ebediyet, eylemlerimizin anlamını tehlikeye sokar' derdi...
 Üç husus,zihnimde yer etmişti:
1-Tasavvuf bir savunma sanatıdır
2-Hakikat,savunma sanatlarının kalbinde gizlidir.
3-Hakikat akılla değil,cesaretle bulunur
  Bana sorarsanız...tam bilemiyorum,fakat galiba hayatlarımızın biçimlenmesinde formüller kadar sırların da etkisi var.Kader mekanizmasını çözmek imkansız.An geliyor fanilik fikri,evreni bir karambol kumkuması[çanağı],insanı bir fiyasko figüranı,hayatı bir skandal silsilesi gibi algılamamıza neden oluyor.Ya da içimizi derin bir şükran duygusu ve yaşama sevinci kaplıyor...Çok acayip.Siz bana bakmayın.Artık bütün tembihleri unutmuş,kapıalrını teselliye kapatmış,basireti kördüğüm olmuş biriyim.Beni uygar kılan koşumlarımı kemiriyorum.Program,prosedür,protokol umrumda değil.Göğsümde barut macunu gibi öfke kabarıyor.
  Tom Waits,arka koltukta mikrofona eğilmiş Black Wings şarkısını söylüyor.Radyonun sesini açıyorum,Tom Waitsin ağzı kulağıma yaklaşıyor''


okuduğum her kitaptan güzel bir bölümü paylaşmalıyım,böylece yazarken de hissetmeli de mi?





















04 Ocak 2011

Dublörün Dilemması-başucukitabıevet

Çünkü,çağımızda bir şey anlatmanın önemi kalmadı. Sır dönemi kapandı . Alenilik salgını yüzünden ,medyatik ifşaat ve teşhir çılgınlığı yüzünden... Her şey otomatikman pornografikleşti.Şeffaflığın ilkeselleştirilmesi de yapılan işlerin faziletliliğine duyulan güvenin açığa çıkmasını kolaylaştıracağı yerde,arsızlığın rahatça ilanına vardı. Merak preslendi ,bereketini yitirdi. Her şey uluorta olunca ,sebepsizlik ve sonuçsuzluk neşet etti ve kanıksandı.Görünmek de saklanmak da büyük birer mesele haline geldi. Meşhur mu oldunuz ,demek ki yanlış anlaşıldınız. Kayıplara mı karıştınız, bu sizin sorununuz.

Murat Menteş-Dublörün Dilemması